Kumar, Arapça bir kelime olup aslı “kımar” dır. Türkçemizde “kumar” şeklinde telaffuz edilmektedir. Kumar, karşılıklı olarak ortaya para veya mal, kıymetli eşya konularak oynanan her çeşit talih oyununu kapsamaktadır.
islam.dini buna “kımar” dediği gibi “meysir” de demiştir. Kitap ve Sünnet ile kumar haram kılınıp yasaklanmıştır. islam’dan önce de Araplar, İranlılar, Kuzey Afrikalılar ve eski doğu kavimleri arasında kumar çok yaygındı. Cahiliyye devrinde kumar o kadar yaygınlaşıp kiklerin tutkusu haline gelmişti ki, kronik kumarbazlar servetlerini, taşınır, taşınmaz mallarını ve bunlar kalmayınca hayvanlarını, kadınlarını ortaya koymaktan çekinmezlerdi. O bakımdan Araplar büyük bir ahlaki çöküntü içinde oldukları gibi ekonomik yönden de çok sıkıntılı günler ve yıllar yaşarlardı.
Cahiliyye devrinde kumarın birçok çeşitleri oynanırdı. Ama en yaygın olanı, kura ile çekilen üzeri yazılı on kadar okla oynananı idi. Bundan başka içine altın saklanmış küçük kum yığını birkaç kesime ayrılır ve elini kum yığınlarından birinin üstüne koyan kimselerden biri o altına isabet eder ve kazanırdı.
O devirde de satranç, tavla ve kağıt oyunları da çok oynanır, bu, temyiz çağına giren çocukları bile ilgilendirirdi. Zar ve kağıt oyunlarının Arabistan’a iran’dan yani Pers imparatorluğundan geldiği söylenir.
Meşru çalışmayı emreden, tembelliği takbih edip önleyen, alın teri, el emeğini adeta takdis eden İslam dini, para ve eşya konarak karşılıklı oynanan her çeşit oyunu kumar kapsamına alıp yasakladı. Kavim ve kabileleri, aile ve ülkeyi ahlaki ve iktisadi yönden çökerten bu gibi şeyleri kökünden koparıp attı. Yepyeni, mükemmel ve kusursuz bir hayat nizamı getirerek insanları meşru sınırlar içinde çalışıp kazanmaya şevketti.
Cahiliyye devrinde at, deve ve benzeri yarışlar da karşılıklı para konularak yapıldığı için islam bunu da kumar sayıp yasakladı. Ama savaş yeteneğini geliştirir anlamda birçok yarışlara, atletizme, sportif hareketlere cevaz verdi.
Kumar Kitap, sünnet ve icma’ ile haram kılınmıştır, inkarı küfür, işlenmesi büyük günahtır.
İlgili Ayet
“Ey iman edenler! İçki, kumar, tapınmak için konulan dikiIi taşlar, (putlar) ve fal okları (talih zarları) şeytan işi murdar şeylerdir. O halde bunlardan kaçınıp sakının ki kurtuluşa eresi-niz.”
“Şeytan, içki ve kumar hususunda ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan alıkoymak ister. Artık vazgeçersiniz değil mi?”
İlgili Hadisler
-Hüreyre (r.a.) den yapılan rivayette, Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kim yemin eder de yemininde Lat ve Uzza ile derse, (yanılıp da böyle bir yemin ağzından çıkarırsa), hemen şöyle desin: Allah’tan başka ilah yoktur. Kim de kendi arkadaşına: “Gel de kumar oynayalım” derse, (bundan hemen vazgeçsin ve) tasaddukta bulunsun.”
-Büreyde (r.a.) den yapılan rivayette, Peygamberimiz (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kim nerdeşir (iki zarla pulların oynandığı oyun, tavla) oynarsa, elini domuz etine ve yağına bulaştırmış gibi olur.”
Bu oyuna “nerdeşir” denilmesinin sebebi gayet açıktır: Iran hükümdarlarından Ardşir b. Babik tarafından icad edilmiş ve zamanla yaygınlaşarak Arabistan’a sokulmuştur. O bakımdan araplar tavla ve tavlaya benzer bu kumar oyununa “nerdeşir” demişlerdir.
-Ebu Musa (r.a.) den yapılan rivayette, Peygamber’in (a.s.) şöyle buyurduğu belirtilmiştir: “Kim tavla ve benzeri şeyle (kumar) oynarsa, gerçekten o Allah’a ve Resûlüllah’a isyan etmiş olur.”
-Yine Ebu Musa (r.a.) den yapılan rivayette, Resûlüllah (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kim kiâb (tavla pulu ve benzeri oyun aleti) oynarsa, gerçekten o, Allah’a ve Resulüne isyan etmiş olur.”
-Abdurrahman el-Hutmi (r.a.) den yapılan rivayette, adı geçen Resûlüllah’m (a.s.) şöyle buyurduğunu duydum diyor: “Nerd (tavla ve benzeri zar ve pul oyunları) oynayıp öylece kalkıp namaz kılan kimsenin misali, irin ve domuz kanıyla abdest alıp öylece kalkıp namaz kılana benzer.”
Müctehidlerin İstidlalleri
Mezhep imamlarının hepsi kumarın bütün çeşitleriyle haram olduğunda müttefiktirler. Hanefiler, ayette geçen “meysir”i kımar (kumar) olarak belirlemişler ve çocukların ceviz oyununu bile bunun kapsamına sokmuşlardır. Hz. Ali (r.a.) de “satranç, Acemlerin (Arap olmayanların) kumarıdır” buyurmuştur. Resûlüllah (a.s.): “Sizi Allah’ı anmaktan alıkoyup oyalayan her şey meysir (kumar) dır” buyurmuştur.
Tahliller ve Rivayetler
369 no’lu Ebu Hüreyre hadisi sahih olup istidlale salihtir. Hadis, Allah’tan başkasıyla yemin etmenin caiz olmadığına, özellikle de putlar adına yemin etmenin küfrü gerektirdiğine delalet etmekte ve put adına yemin edenin dinden çıkacağına işaretle, yemin eden kimsenin bunun farkına varınca veya bundan pişmanlık duyunca yeniden dine dönebilmesi için kelime-i şehadeti getirmesinin şart olduğuna delalet etmektedir.
Ayrıca arkadaşını kumara çağıran kimse, bu hatasını idrak edince bir miktar tasaddukta bulunur da ortaya çıkan günahını bağışlatmayı diler. Zira kumar büyük günahlardan biridir. Arkadaşını büyük bir günah işlemeye davet eden kimse, dolayısıyla günah işlemiş olur ve o bakımdan tasaddukta bulunarak kendini bağışlatma arzusunu izhar eder.
370 no’lu Ebu Büreyde hadisi de sahihtir, imam Şafii buna dayanarak tavla, zar ve pul ile oynanan benzeri oyunların haram olduğuna hükmetmiştir. Cumhur da aynı görüştedir. Ebu Ishak el-Mervezi ise, tavla oynamanın haram değil mekruh olduğunu söylemiştir.
iki görüş arasını şöyle telif etmemiz mümkündür: Tavla ve benzeri oyunlar karşılıklı para veya mal konularak oynanırsa kesinlikle haramdır. Sadece vakit geçirmek için oynanır, karşılıklı bir şey konulmaz-sa mekruhtur. Zira Allah’ı anmayı ve namazı unutturur ve insanı birtakım önemli işlerden alıkoyar.
Hadisin son cümlesi -elini domuz etine ve kanına bulaştırmış olur-bu gibi kumar oyunlarını oynamanın tahrimine delalet etmektedir.
371 no’lu Ebu Musa hadisinin isnadındaki ricalin hepsi sikadır. Aynı hadisi Hakim, Darekutni ve Beyhaki de tahric etmişlerdir. Bu hadis de tavla ve benzeri oyunları karşılıklı para veya bir şey koyarak oynamanın tahrimine delalet etmektedir. Aynı zamanda karşılıklı bir şey koymaksızm oynamanın iki yönlü sakıncası söz konusudur:
a) insanı Allah’ı anmaktan alıkoyar.
b) Kumara alıştırıp yaklaştırır. Böylece Ebu Said hadisiyle Büreyde hadisi birbirini kuvvetlendirmektedir.
372 no’lü Ebu Said hadisini aynı zamanda Taberani, Ali b. Zeyd tarikiyle rivayet etmiş bulunuyor. Ancak Ali b. Zeyd metruktür. Zehebi, bu isimde iki ricale yer vermiş bulunuyor. Birincisi Ali b. Zeyd b. Cüd’an’dır ki, bu zatın rafizi olduğunu Yezid b. Zürey’ söylemiştir. Ah-med b. Hanbel ise onun zayıf olduğuna dikkat çekmiştir. Buhari ile Ebu Hatim: “Onun rivayetiyle ihticac olunmaz” demişlerdir. Taberani’nin isnadındaki Ali b. Zeyd budur, ikincisi ise. Ali b. Zeyd b. isa’dır. Bu zatın isnadının latif olduğu belirtilmiştir.